01 March 2021

Eğitim ve Ötesi: Eğitim Kayıplarının İktisadi Etkileri

Eğitim ve Ötesi: Eğitim Kayıplarının İktisadi Etkileri

Covid-19 salgını hayatımızın her alanını etkilemeye devam ediyor ve her geçen gün salgının maliyeti giderek büyüyor. Vaka sayıları ve can kayıplarında yaşanan günlük artış, hepimizi derin bir şekilde sarsıyor. Bu durumda aşı çalışmaları, vaka sayıları, hastane doluluk oranları ile salgın en çok sağlık boyutuyla gündemde kalıyor gibi gözükse de diğer taraftan ekonomik sorunların ve krizlerin nasıl aşılacağı sorusu da paralel bir şekilde tartışılmaya devam ediyor. Yaz aylarında azalan vaka sayıları, sonbahar aylarında tüm dünyada tekrar zirve yapmış durumda. Aşıların ufukta gözükmesine rağmen, salgının nasıl seyredeceği tahmin edil(e)memekte, getirilen yeni kısıtlamalarla salgının ekonomik maliyetleri artamaya devam etmektedir. 


Geçen yılın Kasım ayında ilk vakalar ilan edilip Çin Halk Cumhuriyeti kendisini karantinaya aldığında iktisadi olarak en çok arz zinciri konusu tartışılmıştı. Küresel üretim sistemi içerisinde Çin’den gelen ara ve nihai mallardaki aksaklık diğer ülke ekonomilerinde sıkıntılar çıkarmıştı. Birçok makalede ve yazıda bu konu incelenmiş ve durumun ekonomik sonuçları ele alınmıştı. Tartışmaların öngördüğü şekilde de tüm piyasalarda daralmalar yaşanıyor ve bu doğrultuda 2020 yılı çok az ülke dışında ekonomilerin daraldığı bir yıl olarak sona erecekmiş gibi gözüküyor. Bu bağlamda, küresel üretimde daralma, turizm gelirlerinde düşüş, istihdam piyasalarındaki sorunlar gibi makro ve mikro konularda analizler yapılıyor ve alınması gereken tedbirler konusunda araştırmalara devam ediliyor. Bu alanlarda alınması gereken önlemler, iktisadi sistemin sağlıklı bir şekilde devam etmesi için önemli olsa da salgının uzun dönemli etkileri hakkında tartışmaların yapılması, sonuçlarının öngörülmesi ve gereken tedbirlerin alınması da gerekiyor.


Üretimde yaşanan bir aksaklığın birkaç yıl içerisinde toparlanması beklenebilir ya da finansal sektördeki bir şokun orta vadede etkisinin azalması, yeni olay ve politikalarla mecrasını değiştirmesi mümkün denebilir. Salgının bu tür makroekonomik etkilerini kısa ve orta vadeli olarak sınıflandırırsak bu alandaki problemlerin çeşitli araçlarla düzeltilmesi bir yük getirmekle birlikte olasılıklar dâhilindedir. Üretim ve tüketimle ilgili sorunlar kısa ve orta vadede sonuç verirken bir neslin eğitilmesi ve ekonomik hayata geçişi arasında uzun bir süre bulunmaktadır. İddia edebiliriz ki salgının uzun dönemde etkilerinin ortaya çıkacağı en önemli alan eğitim olarak karşımızda durmaktadır. Aynı zamanda eğitimde yaşanan sorunların etkilerini öngörmek, ekonomi alanına kıyasla, bir o kadar zordur. Covid-19 dolayısıyla kapanan okullar ve uzaktan eğitimle ilgili birçok tartışma yürütülmektedir. Eğitim yöntemleri, araçları ve pedagojik tartışmalardan, eğitime erişimde adaletsizliğe kadar farklı analizler yapılmakta ve salgının ortaya çıkardığı sorunlar ele alınmaktadır. Yakın zamanda İLKE görüş yazıları arasında Arife Gümüş’ün [1] kaleme aldığı yazı da özellikle kırsal kesimde bulunan çocuklarımızın eğitime erişimde yaşadığı sorunlara dikkat çekilmişti. Eğitime erişimde yaşanan bu sıkıntıların ve eğitim açığının iktisadi boyutlarına ise ben bu yazıda dikkat çekmek istiyorum. 


Eğitim-öğretim faaliyetleri sadece diploma almanın ötesinde kişisel gelişim, çeşitli mesleki bilgiler edinme ve yeni bilgileri öğrenebilme yetisi kazanma açısından önemlidir. Özellikle çocuk yaşta aşılanan bazı yetilerin tüm hayatı etkilemesi söz konusudur. Elde edilen bu bilgi ve birikim genç yetişkinlik dönemiyle birlikte iş piyasasına aktarılmakta ve kişilerin gelir düzeylerini belirlemektedir. Literatürde yapılan çalışmalar eğitim ve gelir arasında önemli bir ilişki olduğunu bize göstermektedir.


Tüm düzeydeki okullar uzaktan eğitim yöntemine geçse de yüz yüze eğitimdeki etkililik elde edilememektedir. Özellikle dezavantajlı gruplar için bu eğitim açığı daha da büyük olmaktadır. Öğrencilerin bir nevi eğitimde yaşadığı bu kayıp aylar/yıllar, ileride sahip olacakları gelirlerini ve statülerini tehdit etmektedir. OECD ülkeleri üzerine son dönemde yapılan bir analizde Covid-19 nedeniyle yaşanan eğitimdeki kesintilerin ciddi ekonomik sonuçları olacağı tahmin edilmektedir. Özellikle, kişisel gelir düzeylerinde önemli kayıplar yaşanacağı öngörülmektedir. Bu analizler çeşitli varsayımlar altında yapılsa da ve doğrulukları kesin olarak ispat edilemese de bizlere bir öngörü sunmaktadırlar. Eylül ayında yapılan araştırmaya göre eğitim şartları, raporun yazıldığı dönem için 2019 seviyesine dönse dahi bireylerin hayat boyu kişisel gelirlerinde %3’lük bir kayıp olacağı tahmin edilmektedir. Gelirde yaşanan bu kayıplar, ülke ekonomilerine aksederek ekonomileri negatif etkileyecek ve milli gelirlerin şu an ki seyrinin %1.5 altında kalmasına yol açacaktır. Tablo 1’de eğitim kaybının kişisel gelire olabilecek etkileri gösterilmiştir. Tablonun ikinci satırında, yılın üçte biri düzeyinde(0.33/120 gün) bir kaybın etkileri görülmektedir. Buna göre; genel ortalamada kişisel gelir kaybı %2.6 iken Singapur’da %5.6 gibi yüksek bir oranda gerçekleşmesi beklenmektedir. Eğitim açığının artması ise durumu daha da kötüleştirmektedir. Bir yıllık bir kaybın genel ortalamada geliri %7.7 oranında düşüreceği görülmektedir. [2]


Kişisel gelirde yaşanacak bu düşüş, hem talep kanalında tüketimde yaşanacak azalma hem de üretim yönünde beşeri sermaye kaynaklı verimsizlik nedeniyle ekonomilerin daralmasına yol açacaktır. Evet, piyasalarda dalgalanmalar ve kırılmalar sürekli yaşanmakta ve yaşanan bu açıklar, çeşitli araçlarla kapatılmaya çalışılmaktadır. Uzun dönemde farklı senaryolar altında bugünkü kayıpların telafi edilebileceği de iddia edilebilir. Teknolojik gelişmelerin beşeri sermayede ortaya çıkan bu açığı kapatma olasılığı da yüksektir. Ancak, iktisatçıların meşhur düşünme yöntemiyle baktığımızda her şey sabitken Covid-19 salgını, dolayısıyla eğitimdeki kesintiler büyüme trendinde aşağı yönlü bir baskı oluşturacaktır. Farklı tahmin modelleri altında hesaplanan büyüklükler değişse de negatif çıktı değişmeyecektir. Örneğin, yukarıda zikredilen rapora göre 1 yıllık bir eğitim kesintisinin önümüzdeki 80 yıl içerisinde, milli geliri %7.5 oranında düşürmesi beklenmektedir. McKinsey firması tarafından ABD için yapılan bir başka çalışmada ise eğitimdeki kayıplar dolayısıyla kişisel gelirlerde yıllık 2 milyar dolar bir kaybın olacağı tahmin edilmektedir. Diğer taraftan, bu kayıplardan en çok düşük gelir gruplarının etkileneceği de belirtilmektedir. [3]



Türkiye ekonomisinde eğitim ve kişisel gelir arasında doğrudan çalışmalar çok azdır. Gelir dağılımı açısından konu ele alınsa da yapısal şartlar dolayısıyla eğitimde meydana gelen değişimlerin kişisel geliri ne düzeyde etkilediği çok fazla incelen(e)memektedir. Ancak, bazı çalışmalar bize eğitim yoluyla toplumsal sınıflar arasında dikey hareketliliğin mümkün olduğunu göstermektedir. Buradan yola çıkarak düşük gelirli bir ailenin çocuğunun yüksek eğitim sayesinde üst gelir gruplarına çıkabildiğini; yani, eğitim aracılığıyla kişisel gelirini artırdığını varsayabiliriz. Fakat şu an içerisinden geçilen süreçte Gümüş’ün [1] de belirttiği gibi eğitim sorunlarından en çok dezavantajlı gruplar etkilenmektedir. Bu grupta meydana gelen eğitim açığının büyüklüğü diğer gruplara oranla çok daha büyüktür. Eğitim açığının büyümesinin kişisel gelirde yol açacağı kayıplar göz önünde bulundurulduğunda uzun dönemde toplumsal sınıflar arasında makasın daha fazla açılması söz konusudur. Makroekonomik maliyetleriyle beraber gelir adaletinin tehdit altında olması gelecek nesiller için problemlerin boyutlarını artıracaktır. Hem ekonomik sorunların çözümü hem de gelir dağılımında daha fazla bozulmanın engellenmesi için eğitim politikalarında önlemlerin dezavantajlı grupları önceleyecek şekilde oluşturulması gerekmektedir. Eğitim açığının nasıl kapatılacağı konusu farklı bir uzmanlık konusudur, ancak politika yapıcıların eğitimdeki aksaklıkları iktisadi bir bakışla değerlendirmeleri ve bugünün sorunlarını çözme yaklaşımının ötesine geçmeleri gerekmektedir. Bir neslin eğitiminin, uzun dönemde toplumu bütünüyle ilgilendiren, küresel sistemde ülkemizin rekabetçiliği ve yerini etkileyen iktisadi sonuçlar doğurduğu unutulmamalıdır.


[1] Gümüş, A. (2020), “Eğitim Şart’tan Eğitimin Şartı’na!”, İLKE Görüş Yazıları, https://ilke.org.tr/egitim-sarttan-egitimin-sartina- adresinden erişilmiştir.

[2] Hanushek, E. ve L. Woessmann (2020), "The economic impacts of learning losses", OECD Education Working Papers, No. 225, OECD Publishing, Paris, https://doi.org/10.1787/21908d74-en. 

[3] Emma, D., vd. (2020), “COVID-19 and student learning in the United States: The hurt could last a lifetime”, Public Sector Practice, McKinsey & Company, https://www.mckinsey.com/industries/public-and-social-sector/our-insights/covid-19-and-student-learning-in-the-united-states-the-hurt-could-last-a-lifetime# adresinden erişilmiştir.







DESTEKLEYEN KURULUŞLAR

DİĞER SİTELERİMİZ