İSLAM İKTİSADINDA GÜNCEL YAKLAŞIMLAR
Faiz temelli modern ekonomik sisteme alternatif olarak İslam iktisadının yeniden canlandığı dönemlerde yaşadığımız için çok şanslıyız. Her geçen gün yeni araştırmalar yapılıyor, akademik makaleler yazılıyor, merkezler kuruluyor, yeni kitaplar basılıyor ve yeni dergiler ortaya çıkıyor. Pek tabii İslam iktisadı alanındaki fikri gelişmenin pratikteki tezahürü de takdire şayan. Finans uzmanları ve İslam alimleri, özelde Müslüman toplum genelde ise insanlık için pratik çözümler üretmek ve onları modern kapitalist sistemin tehditlerine karşı koyabilir hâle getirmek maksadıyla yıllardır birlikte çalışıyor. Şükür ki bu konuda başarılı oldular ve böylece İslami bankalar ortaya çıktı. Konvansiyonel bankalar faizsiz işlemler yapmaya başladı ve konvansiyonel ürünlerin İslami alternatiflerine (tekafül, murabaha, mudaraba gibi) talep çok ciddi oranda arttı.
İslam iktisadı disiplinindeki umut vaat eden tüm bu gelişmeler pek tabii birtakım zorluklar ile ortaya çıktı. Yeni araştırmalara rağmen alanın belli başlı konularında hâlâ dikkate değer bir ayrılık yer alıyor. Yeni düşünceler saha içinde halihazırda var olan düşüncelere yaklaşmak yerine bu fikirlerle tümüyle ters düşüyor. Bu sebepten ötürü birleşik, yekpare bir İslam iktisadı tanımı henüz ortaya çıkmadı. Alanı yeni tanıyan kişiler ise İslam iktisadı hakkında fikir sahibi olmadan önce birbiriyle çatışan düşüncelerin tuzağına düşüyor.
Öncelikle İslam iktisadı disiplininin genel manada kavranması için okuyucuya İslam iktisadındaki güncel yaklaşımları tanıtmakta fayda var. Tüm bu yaklaşımlar kendi hususiyetlerini arz etseler de bazı ortak özellikleri bulunmaktadır. İslam iktisadı yaklaşımlarının ortaya çıkış tarihleri birbirinden farklıdır. Bu yaklaşımlardan bazıları erken dönem İslam ekonomistlerine kadar uzanabilirken, bazıları bu disiplinin gelişimine paralel olarak ortaya çıkmıştır.
İlk yaklaşım, İslam iktisadını, İslam hukuku kaynaklarındaki iktisadi hayata dair her bir âmil/birey için olduğu kadar içinde milyonlarca benzer birey bulunan ekonomiyi yönetmeyle ilgili emir ve ilkelerin bir derlemesi olarak ele alır. Bu sebeple basitçe, bu yaklaşım hem bireysel hem toplumsal hayata Kur’an ve sünnet rehberliği gözetilerek hükmedilmesini gerektirir. Bir başka ifadeyle, İslam iktisadının şeriatın iktisatla alakalı doktrinlerinin bilgi ve uygulaması olduğunu ileri sürer. Bu yaklaşıma göre ilk basamak birey ve toplumun iktisadi hayatını dikkate alarak hükümleri ortaya koymaktır. Allah’ın emirleri İslam dininin etik prensipleri üzerine oturmuş iktisadi teori oluşturmak üzere kullanılır ve bu teoriler, insanlığın iktisadi problemlerini çözmede uygulanabilir araçlar geliştirme bağlamında şekillenir. Süreç, iktisadi problemlerde insanlara yol gösteren fıkıhçılar tarafından genel prensiplere çevrilmiş ve eşzamanlı reel iktisadi hayatta uygulanmak üzere olan çeşitli iktisadi teoriler ve politikaya dönüştürülmüş prensiplerin Kur’an ve sünnetten edinilmesi şeklinde özetlenebilir. En basit örnek Kur’an ve sünnette icap ettirilen faizin yasaklanması olabilir. Yasağın ardından ikinci adımda İslam hukuku bu yasağı işlemlerde uygulanabilir ve uygulanabilir olmayan diye ikiye ayırarak genel bir prensibe çevirir. Son olarak da İslam iktisatçıları, fıkıhçıların verdiği onaya uygun olarak Kur’an ve sünnet prensibine dayalı faizsiz işlem gören banka ürünü oluşturmak için emek sarfederler.
Bir başka doktrin ise İslam iktisadının, Kur’an ve sünnetten edinilen mutlak hükümlerden ve günlük hayatta uygulanacak bazı prensiplerin Kur’an ve sünnete dayalı olması gerektiğinden daha kapsamlı bir disiplin olduğunu öne sürüyor. Bu görüş bunlar yerine İslam iktisadının İslam’daki iktisadi amaçların bir çalışması ve bu amaçlara ulaşmak için mümkün bir vasıta olduğunu iddia ediyor. Bu sebeple İslam iktisadı şeriattaki bazı kuralların mutlak uygulaması olmak yerine İslam’ın amaçlarına ulaşma yolundaki birey ve toplumun iktisadi hayatının yönetimidir. Bu nedenle bu görüş İslam iktisadını hedef odaklı bir disiplin olarak destekler. Hafas Furqani’nin (2018) dikkat çektiği üzere Umer Chapra’ya (1996) göre bu amaçlar İslam iktisadı biliminde aynı zamanda bahsi geçen hedefler ile algılanmış hayatın ideallerine ulaşmada insana yardımcı bir paradigma olarak davranır.
Bununla birlikte birlikte ortaya çıkan üçüncü yaklaşım İslami bir birey olarak Müslümanın ekonomik yaşamı konusundaki rolünü sınırlar. Bu yaklaşım öbürlerine nispetle kısıtlı kaynaklar arasında karar veren Müslüman davranışındaki en dar ve salt çalışma alanına sahip olandır. Furqani’nin (2018) belirttiği üzere İslam iktisadında insan davranışı; insan doğasındaki kavrayış farklılıkları, kişinin misyonu ve hedefleri gereği farklıdır. Bu sebeple onlar farklı mikro-kurumlar ve İslam iktisadı için farklı hedefler öneriyorlar. İktisadi bireyin farklı olan kavrayışı, mantıklı olarak farklı düşünce çerçeveleri ve analizlerine sebebiyet veriyor. Basitçe söylemek gerekirse, İslam iktisadı düşüncesinde bu yaklaşım iktisadi bireyi materyalist birey olarak görmek yerine ütopyacı bir Müslüman olarak sunuyor. Modern ekonomi, iktisadi bireyin kârını maksimize eden ve maddi refahını gözeten biri olduğunu varsayarken, İslam iktisadı yaklaşımında bu varsayım ideal Müslümanın temsilci bir iktisadi birey olarak İslam doktrinine bağlı olduğu şeklinde modellenir. Bu sebeple ekonomideki temsilci iktisadi bireye bağlı olan aksiyomların değişmesiyle mikro düzeydeki kurumlar değişiklik arz eder. Varsayımlardaki bu alt bölümlere ayrılma, farklılaşma hâli pek tabii makroekonomik seviyeye de yansır. Kapitalist sistemdeki iktisadi birey faize yönlenip kârını maksimize edebilirken, İslam iktisadındaki iktisadi birey tam tersine Müslüman dostuna yardımseverlik ve kardeşliğin davranışsal karakterini yansıtır.
Kesin olarak söyleyebiliriz ki bazı ekonomistler önceki yaklaşımlarla farklılaşsa da aralarında en ihtilaflı olanı üçüncü yaklaşımdır. Bu yaklaşımın destekleyicileri, İslam iktisadı çalışmalarındaki yaklaşım ve normların İslami yaklaşımla inşa edilerek çalışmanın odak noktasının tüm insan davranışı olması gerektiğine inanılır. Bu durumun en iyi özetini Ebu'l Ala Mevdudi’de bulabiliriz; “İslam, hayatın iktisadi boyutundaki insan iktisadının temellerini şekillendiren tabii prensiplerin varlığını kabul eder ve sadece, devlete bel bağlamayıp yüksek seviyede ahlâkî öğreti ve az miktarda dış güç tedbiri ile yanlış olan ve insanların takip ettiklerinde şeytani heveslerin kurbanı olacakları prensipleri ortadan kaldırır.”
Temsilci iktisadi bireye dair olan ütopyacı konsept, İslam’ın sadece Müslümanlara değil tüm insanlığın yararına olan bir sistem olduğu iddiası hususunda yetersiz kalıyor. İktisadi bireye dair aksiyom kurmada ideal İslami özelliklere baktığımızda iki problemle karşılaşıyoruz. İlk olarak, bu yaklaşım kendi analizi çerçevesinde sadece İslam doktrinlerini takip eden davranış biçimini alana dahil ederek alanın kapsamını Müslümanlara indirgiyor. İkinci olarak, iktisadi birey olarak ideal Müslümanın konjonktürü, iktisat alanını pratik dünyadan alıp gerçek hayattaki iktisadi birey davranışıyla bir bağlantısı olmayan ütopik dar bir çerçeveye hapsediyor.
Not: ILKE görüş yazılarında yayımlanmıştır.